Birçok insan, şeytanın verdiği ümitsizlik ve karamsarlık telkinleri yüzünden hatalarının çok fazla olduğunu ve telafi etmeye güç yetiremeyeceğini düşünür. Oysa Allah, samimi çaba içindeki kuluna, kusurlarını örteceğini bildirerek müjde veri...r:
Size yasaklanan büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin kusurlarınızı örteriz ve sizi 'onurlu-üstün' bir makama sokarız. (Nisa Suresi, 31)
Allah'ın Kur’an’da haber verdiği bu açık gerçeğe rağmen, hatasını telafi edemeyeceğini söyleyen kişi yalnızca kendini kandırır. Hatalarını telafi edebilmek için gerekli olan güçlü inanca sahip değildir; eksikliklerini düzeltmek yerine, mazeretler sıralamak kişiye daha kolay gelmektedir.
Şeytan, hatalarını telafi etmeyi zor gösterdiği insana, sorunlarını ancak üzerinde derin düşünerek çözebileceğini telkin eder. Böylece her şey yeniden başlar. Kişi olayları, konuşmaları, hatalarını günlerce detaylarıyla düşünür. Bu çok gereksiz bir davranıştır. Oysa yalnızca hatasını nasıl düzeltebileceğine yoğunlaşsa, durum onun hayrına dönüşecektir.
Şeytanın telkinleriyle ümitsiz ve karamsar bir yaşam süren bazı insanların ürettikleri bahanelerden biri de, kendilerine önyargı ile bakıldığıdır. Oysa samimi inanmak, yalnızca Allah’ın hoşnutluğunu gözetmek ve yapılanları Allah'ın bilmesini yeterli görmektir.
Hiçbir mantıklı temele dayanmayan samimiyetsiz açıklamalarda bulunan insanlar, hatayı kendilerinde değil, çevrelerindeki insanlarda ararlar. Oysa kötü zanda bulunmak Allah Katında hoş görülmeyen bir davranıştır. Samimi çaba içindeki hiç kimseye böyle bir bakış açısı olmamalıdır. İnsanlara öncelikle hüsn-ü zanda bulunmalıdır, çünkü din ahlakının gereği budur.
Ümitsizliğe kapılan ve samimi imanı yaşayamayan insanın yapması gereken, olumsuz düşüncelerinin şeytandan olduğunu görüp, Allah'a teslim olmak ve yaptığı hataları, Kur’an ahlâkına uygun yaşayarak telafi etmeye çalışmak olmalıdır. Allah’ın rahmetinden umut kesilmez.
Size yasaklanan büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin kusurlarınızı örteriz ve sizi 'onurlu-üstün' bir makama sokarız. (Nisa Suresi, 31)
Allah'ın Kur’an’da haber verdiği bu açık gerçeğe rağmen, hatasını telafi edemeyeceğini söyleyen kişi yalnızca kendini kandırır. Hatalarını telafi edebilmek için gerekli olan güçlü inanca sahip değildir; eksikliklerini düzeltmek yerine, mazeretler sıralamak kişiye daha kolay gelmektedir.
Şeytan, hatalarını telafi etmeyi zor gösterdiği insana, sorunlarını ancak üzerinde derin düşünerek çözebileceğini telkin eder. Böylece her şey yeniden başlar. Kişi olayları, konuşmaları, hatalarını günlerce detaylarıyla düşünür. Bu çok gereksiz bir davranıştır. Oysa yalnızca hatasını nasıl düzeltebileceğine yoğunlaşsa, durum onun hayrına dönüşecektir.
Şeytanın telkinleriyle ümitsiz ve karamsar bir yaşam süren bazı insanların ürettikleri bahanelerden biri de, kendilerine önyargı ile bakıldığıdır. Oysa samimi inanmak, yalnızca Allah’ın hoşnutluğunu gözetmek ve yapılanları Allah'ın bilmesini yeterli görmektir.
Hiçbir mantıklı temele dayanmayan samimiyetsiz açıklamalarda bulunan insanlar, hatayı kendilerinde değil, çevrelerindeki insanlarda ararlar. Oysa kötü zanda bulunmak Allah Katında hoş görülmeyen bir davranıştır. Samimi çaba içindeki hiç kimseye böyle bir bakış açısı olmamalıdır. İnsanlara öncelikle hüsn-ü zanda bulunmalıdır, çünkü din ahlakının gereği budur.
Ümitsizliğe kapılan ve samimi imanı yaşayamayan insanın yapması gereken, olumsuz düşüncelerinin şeytandan olduğunu görüp, Allah'a teslim olmak ve yaptığı hataları, Kur’an ahlâkına uygun yaşayarak telafi etmeye çalışmak olmalıdır. Allah’ın rahmetinden umut kesilmez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder